Locke mülkiyet geleneklerinin sebepleri ve sonuçlarını anlamak için onlara bir açıdan daha bakmak yararlı olacaktır; hayvanlar aleminde özellikle mekan sahiplenme alışkanlıkları.
Mülk, aynı cins arasında şiddeti azaltmak için evrimle ortaya çıkmış olan hayvani mekan sahiplenme güdüsünün soyutlanmış halidir. Bir kurt, mekanının sınırlarını işaretleyerek ve başkalarının sınırlarını ihlal etmeyerek kendisini zayıflatacak veya öldürecek ve çoğalmasına olumsuz etkide bulunacak bir kavgaya girme ihtimalini azaltır. Benzer şekilde, insan toplumlarında mülk, insanlararası çatışmaları, araya barışcıl davranışlarla şiddeti kesin çizgilerle ayıran hudutlar koyarak engeller.
Bazı kesimlerde mülkü tamamen sosyal bir alışkanlık olarak niteleme modası vardır, fakat bu tamamen yanlıştır. Bir köpek sahibi olmuş olan ve sahibinin mülküne yaklaşan yabancıları görünce havlamasını gözlemlemiş olan herhangi birisi, hayvan mekan sahiplenmesi ile insan mülkiyeti arasındaki ilişkiyi birebir görmüştür. Evcilleşmiş kurt kuzenlerimiz, mülkün sosyal bir alışkanlık olmadığını, şiddeti engellemek için evrimle ortaya çıkmış, kritik derecede önemli bir mekanizma olduğunu içgüdüsel olarak bilirler. (bu, onları pek çok siyasi teorisyenden daha akıllı yapar.)
Mülk sahiplenme (tıpkı mekan işaretleme gibi), aksiyon gösterilen bir işlemdir, hangi hudutların savunulacağını belirler. Mülkiyet haklarının toplum tarafından desteklenmesi, işbirlikçi davranışların maksimize edilmesi ve sürtüşmelerin en aza indirilmesi için bir yoldur. Bu gerçekler, ``mülk sahiplenme''nin bir çitten, bir köpeğin havlamasından daha soyut olduğu, örneğin bir README dosyasında bir proje liderinin adından ibaret olduğu durumlarda bile geçerlidir. Bu, mekan sahiplenmenin soyutlanmış bir halidir (ve diğer mülkiyet biçimlerinde olduğu gibi), sürtüşmeleri engellemek için evrimle oluşmuş mekan sahiplenme içgüdülerine dayanır.
Bu analiz ilk başta fazla soyut ve hacker davranışlarını izahtan uzak görünebilir. Fakat, önemli bazı çıkarımları bulunmaktadır. Bir tanesi web sitelerinin popülerliğini ve bir web sitesine sahip olan açık kaynak kod projelerinin neden diğerlerine nazaran çok daha `gerçek' göründüğünü anlatmaktır.
Objektif olarak bakıldığında, bu olguyu izah zordur. Ufak bir yazılımı ortaya çıkarmak ve güncel tutmak için gereken efor ile karşılaştırıldığında, bir web sitesi kolaydır, dolayısıyla bir web sitesini bir gerçeklik göstergesi veya özel bir efor olarak saymak zordur.
Webin işlevsel özellikleri de bu olguyu açıklamakta yeterli olmamaktadır. Bir web sayfasının iletişim görevi, bir FTP sitesi, bir posta listesi ve USENET yayınları tarafından rahatlıkla üstlenilebilir. Hatta, bir projenin rutin iletişiminin bir posta listesi ya da haber grubu yerine web üzerinden yapılmasına pek rastlanmaz. Peki, o zaman web siteleri neden proje mekanları olarak popülerdir?
`Ev sayfası' deyiminde yer alan metaforun kendisi önemli bir ipucu vermektedir. Bir açık kaynak kod projesi kurmak noosferde bir mülk tescili olsa bile (ve o şekilde kabul edildiği halde), psikolojik açıdan zayıf kalmaktadır. Ne de olsa yazılımların doğal bir mekanı yoktur ve kolaylıkla yeniden oluşturulabilirler. `Mekan' ve `mülk' içgüdülerimize ancak çaba gösterilerek uydurulabilirler.
Bir proje ev sayfası, yazılım uzayında iskan tescilini, daha somut olan web dünyasında bir `ev' mekanı halinde somutlaştırmaktadır. Noosferden `siber-uzaya' inmek bizi gerçek dünyanın çitleri ve köpek havlamalarına ulaştırmamaktadır, fakat soyut mülkiyet iddiasını bizim içgüdüsel mekan bilincimizle daha sıkıca ilişkilendirmektedir. Bu nedenle de web sitesi sahibi olan projeler daha `gerçek' görünmektedir.
Bu nokta, linkler ve iyi arama motorlarının varlığı ile daha da kuvvetlendirilmektedir. Web sitesi sahibi bir proje, noosferde civarı keşfe çıkan birisi tarafından daha rahatlıkla bulunabilir; başkaları ona link verecektir, arama motorları onu bulacaktır. Dolayısıyla bir web sayfası daha iyi bir reklam, daha efektif bir işaretleme mekanizması ve mülk üzerinde daha belirgin bir hak iddiasıdır.
Bu analiz, açık kaynak kod kültüründe çatışmaları çözümleme mekanizmalarına daha dikkatle bakmamızı getirmektedir. Şöhretin arttırılmasına yönelik teşviklerin yanısıra, mülkiyet geleneklerinin çatışmayı engelleyici ve çözümleyici rolü de olması gerektiğini göstermektedir.