- Orjinaline yakınlık
Çevirilerin mümkün olduğu kadar orjinaline yakın olması beklenmektedir. Çevirilerde hedef, çeviriyi okuyan kişinin orjinaline ihtiyaç duymamasıdır. Dolayısıyla bir belgenin çeviri olabilmesi için kısaltılmadan, cümlenin bazı bölümleri atlanmadan yani serbest çeviri olarak değil, tamamen çevrilmesi gerekir.
Bilgisayar dünyası hızlı gelişen bir dünya olduğu için zaman zaman çeviri yapılan bir belgede orjinalinde olmayan güncellemeler veya bazı ek açıklamalar yapma gereği çıkabilir. Bu tarz, çevirmen katkıları, ayrıca <footnote> elemanları ile sarmalanarak [Ç.N.: bla bla] şeklinde dip notlarda gösterilmelidir. Docbook yapısı bu dipnotları kendiliğinden oluşturmakta ve dipnotlara gidip geri dönmek bir sorun teşkil etmemektedir.
- Üslûp
Çeviri belgelerde orjinalinin üslubu esastır. Dil yapısının farklılığının gerektirdikleri haricinde, orjinalinin yazarı ne yazmış ise, bu çevrilmelidir. Örneğin 1. tekil şahıs ile samimi ve araya şakalar serpiştirerek yazılmış bir belge, üçüncü şahısta, bu şakalar olmaksızın, ciddi bir üslupla çevrilemez.
Buna rağmen, çevirinin Türkçesi akıcı olmalı ve çeviri kokmamalıdır. Örneğin çeşitli deyimler birebir çevrilmemeli, aynı manayı veren Türkçe deyimlerle değiştirilmelidir. Çevirmenin o an aklına gelmeyen Türkçe sözcüklerin yerine İngilizce orjinallerini kullanıvermesi, (örnek: Şimdi "daemon"larınızı "restart" edin), Türkçe'de olmayan cümle yapılarını kullanması (örnek: o kullanıcılar ki, her gün makinayı yeniden başlatırlar, onlara yapılacak birşey yoktur) gibi dublaj Türkçesinden sakınmak gereklidir.
- Dil
Çeviri belgeler yabancı dil bilmeyen veya az bilen Türkler tarafından okunacaktır. Dolayısıyla belgenin dili Türkçe olmalıdır.
- Terimler
Genelde karşılaşılan sorun, bazı terimlerin Türkçe'sinin henüz olmaması veya ilgili çevirmen tarafından terimin Türkçe karşılığının bilinmemesidir. Bu noktada hemen kolaycılığa kaçmak ve terimin orjinalini olduğu gibi kullanmak (daemon'ları restart edin) belgenin Türkçe'den başka bir dil bilmeyen ana hedef kitlesi tarafından okunduğu zaman anlaşılamamasına, dolayısıyla hedefine ulaşamamasına yol açacaktır.
Bu noktada çevirmen, kendi sözcük dağarcığını zenginleştirmek ve gerek sözlük kullanmak, gerek <linux-yerellestirme (at) liste.linux.org.tr> listesinden yardım istemek sureti ile ilgili terimin Türkçe'sini bulmak ve kullanmakla mükelleftir. Gerçekten Türkçe'de ilk defa kullanılacak olan bir terim ise, uygun Türkçe karşılığının ne olması gerektiği tartışılmalı ve ilgili sözlüklere ilave edilmelidir. Çeviri belge üretmenin ikincil hedefi de bir bilgisayar dili olarak Türkçe'nin zenginleşmesi ve kullanılmasını sağlamaktır.
Kimi zaman dilimize ilk olarak orjinali ile kısıtlı miktarda geçmiş, fakat zaman içerisinde Türkçe'si de türetilmiş olan terimlerle karşılaşılabilir. (Örnek: proxy/vekil, kernel/çekirdek vb) Burada, eğer çevirmen Türkçe'sinin yaygın olmadığından kuşku duyar ise, terimi ilk kullandığı zaman orjinalini yanında vermeyi tercih edebilir (örneğin: vekil sunucular [İng.: proxy] faydalı şeylerdir). Çevirmen, belgenin kalan kısmında Türkçe'sini kullanarak terimin yaygınlaşmasını sağlamakla mükelleftir. Terim ilk kullanıldığı zaman yanında orjinalini bir sefere mahsus göstermek, bir kural değil, bir istisnadır ve yalnızca gerçekten İngilizce bilmeyen kullanıcılar tarafından da orjinal terimin bilinme ihtimali olan durumlarda başvurulacak bir yöntemdir.
- Yabancı kökenli sözcükler kullanmak
Her ne kadar bilgisayar terimleri konusunda, uzmanlık sahası gereği olarak, terim oluşturmak ve kullanmak yolu ile Türke'ye bir katkı sağlamak çevirmenin ve belge hazırlayıcılarının ikincil hedefleri arasında olsa da, genel anlamda dil değişiklikleri bu grubun uzmanlık sahasının dışına çıkmaktadır.
Dolayısıyla bir belgede terimlerle ilgili Türkçe kullanımı konusunda değerlendirmeler yaparken, çevirmenin çeviri yerine tercüme (veya tam tersi) gibi her ikisi de günlük yaşayan Türkçe'de bulunan sözcükler arasında yaptığı tercihlere karışılmaz. Fakat, bu noktada, özellikle son yıllarda yaygınlaşan, herhangi bir yabancı sözcüğün karşılığı olup olmadığı düşünülmeksizin birebir ithal edivermek kolaycılığına düşülmemelidir. Örneğin çeviri veya tercüme kullanılabilir, fakat tradüksiyon kullanılmamalıdır. Çeviri veya tercüme örneğine tekrar geri dönersek, gönlümüz çeviri'den yanadır.
Mümkün olduğu kadar öz Türkçe kullanımı esastır, fakat çevirmenin bunu bir düstur olarak kabul etmesi beklenmekte, çeviri onay mekanizmasının bu noktada elde TDK sözlüğü, teker teker her sözcük üzerinde inceleme yapması beklenmemektedir.
Bu noktada da çizgi, yine dublaj Türkçe'sinden geçmektedir. Bir yakınımın, altyazılı bir filmde Cibuti'yi "Djibouti" olarak altyazılarda gördüğü zaman dediği gibi "Allah bilir altyazıyı hazırlayananın dedesi orada şehit olmuştu..." tarzından serzenişlere yer bırakmayacak şekilde dil kullanımı yapılmalıdır. Yer isimleri Türkçe karşılıkları ile çevrilmelidir (örneğin Aleppo, Halep'tir. Morocco, "Morako" olarak değil, Fas olarak çevrilir gibi).
Hedefimiz, akıcı ve anlaşılır bir Türkçe kullanımını teşvik etmektir.
- Onay
Yukarıdaki özelliklere uygun olan bir çeviri belge onaylanır. Çevirilerde esas, orjinalini, akıcı ve anlaşılır bir Türkçe ile yansıtmasıdır.